
Korku Evi İstanbul
Bu Günlere Nasıl Geldik ?

2015’in uğursuz bir gecesinde atıldı ilk adım. Rivayet Korku Dünyası, sadece eğlence vaat eden bir marka değildi; korkunun, dehşetin ve bilinmeyenin kapılarını aralayan bir korku evleri imparatorluğu doğuyordu. Şehrin sokaklarına sinsice yayılan bir lanet gibi, her yeni proje başka bir hikâye, başka bir çığlık, başka bir kayboluş demekti.
İlk kapı, kalabalığın gölgesinde açıldı: Taksim Korku Evi. Şehrin kalbinde çarpan binlerce yüreğe karanlığın ilk soluğunu taşıdı. Ardından, derin bir nefes alıp daha kuzeye, daha kalabalığın ortasına yürüdü: Şirinevler Korku Evi, karanlığın sıradan bir semte dahi nasıl sinsice sızabileceğini kanıtladı.
Suların serinliğine rağmen kemiklere işleyen bir korkuyla yankılandı sahil hattı: Florya Korku Evi... Ardından karanlığın rüzgârı şehrin batısına esti: Beylikdüzü Korku Evi ve Esenyurt Korku Evi, Rivayet’in yayılmacı kabusunun iki büyük adımı oldu.
Şehrin merkezinde ise, farklı ritimlerle çarpan kalpleri hedef aldı Rivayet. Şişli Korku Evi, teatral korkunun doğduğu yer olurken; Beşiktaş Korku Evi, sahnenin ve gerçeğin çizgisini birbirine karıştırarak akılları deliliğin sınırına sürükledi.
Boğaz’ın büyüsünü lanete çevirmek cesaret isterdi. Rivayet bunu yaptı. Ortaköy Korku Evi, gümüş ışıklı gecelerde bile insanın ruhunu soğutan bir deneyim sundu.
Ve karanlık, Anadolu Yakası’na geçti. Taşdelen Korku Evi, doğanın dinginliğini çığlıklarla bölerken; Üsküdar Korku Evi ve Kadıköy Korku Evi, kültürel merkezlerin gölgelerinde gizli kabuslar yarattı.
Son perde ise batının derinlerinde açıldı: Avcılar Korku Evi. En karanlık, en karmaşık, en lanetli deneyim... Rivayet’in kabus zincirinin son halkası, ruhlara kazınan bir fısıltı gibi kaldı geriye.